Ana Sayfa İnceleme Yeni Nesil Distopya: 2137 Kayboluş

Yeni Nesil Distopya: 2137 Kayboluş

9 dk okunur
0
0
961
2137 Kayboluş

2137 Kayboluş, distopya alt başlığında yazılmış; bilim kurgu türünde yayımlanmış bir kitap. Hikâyenin ilgi çekici noktalarından birisi de günlük formatında yazıldığı için uzun bir süre ana karakterin adını öğrenemiyor olmanız. Yazar, akılcı ters köşeleriyle sizi olayları daha derinden düşünmeye zorluyor.  Henüz hikâyenin içine giremediğiniz o başlangıç safhalarında, sizler için bıraktığı kırıntıların farkına varmanız ancak hikâyenin tamamen çözüme kavuşmasını bulabiliyor.  Hatta bazı hususların üzeri o kadar iyi örtülmüş ki kitabın sonunda bile çözüme kavuşmuyor ve size sorgulayacağınız güzel sorular bırakıyor. Açıkçası ben yazarın bu sırları devam kitabında açıklığa kavuşturmak istediğini düşünüyorum.

Hikayenin işlenişine gelecek olursak bu kitabı diğer distopyalardan ayıran hususlar okuyucularına bir farklılık sunmayı başarıyor. Öncelikle kitap türünde ender rastlanan günlük kurgusuyla beraber ana karakterin iç dünyasına sınırsız bir erişim kapısı açıyor. Böylelikle türüne örnek kitapların aksine okuyucu direnişin kaynağına inebiliyor. Ana karakterin, sisteme karşı neden ayaklanmak istediğini ve bu ayaklanma sürecinin hangi aşamalardan geçtiğini birinci ağızdan öğrenmiş oluyorsunuz. Böylece dünyada kült olmuş birçok distopya kitaplarında cevabı olmayan,        ‘’ Ayaklanmayı başlatan düşünce neydi? Direniş örgütünün organları nasıl oluştu? İsyanın temel fikri neydi?’’ gibi soruları rahatlıkla cevaplandırabiliyorsunuz.

Böylelikle sistemin öğretilerine karşı çıkan ana karakterin koşullandırılmasını neden ve nasıl kırdığından okuyucu emin olana kadar kurgu sizi olayların ortasına çekmiyor. Bu sırada yazar düşünmeniz ve eğer dikkatli bir okuyucuysanız kafanıza not etmeniz için başta bahsettiğim kırıntıları sayfalara ustalıkla serpiştiriyor.

2137 Kayboluş

Peki ya ana karakterin iç dünyasında yaşadığı çatışmalar son bulduğunda ne oluyor? İşte o zaman karşımıza ters köşelerin başladığı ve kurguyu tutan ipin adeta koptuğu sayfalar çıkıyor. Yasaklı kitapları okudukça ufku açılan karakterimiz bir güç dengesi kurmaya çalışırken zekasının ne kadar keskin olduğunu kurduğu sayısız oyunlarla okuyucularına göstermeyi başarıyor. Bir yandan olmayan bir örgütü düşmanlarına karşı koz olarak kullanırken diğer yandan düşmanlarının zaaflarını kullanarak kendi örgütünü inşa etme fırsatını buluyor. Aslında her şeyin bir pamuk ipliğine bağlı olduğu bir havada karakterimiz adeta ölümle dans ederken sadece halkını ve sevdiği kadını korumak için mücadele ediyor.

Yazar da bu durumu kendi sözleriyle anlatırken karakteri için, ‘’ …ya hepimizi daha güzel bir geleceğe taşıyacak ya da en azından bunu denerken bir kere ölecek.’’ diyor.

Öte yandan kitap okuyucularına sadece bir kurgu okutmakla kalmayarak aynı zamanda bünyesinde bir Kapitalizm ve Marksizm eleştirisi barındırıyor. Hikâyenin bütününe baktığınızda bu vurgu çok net bir şekilde görülmesine rağmen kurguya kendinizi kaptırdığınız zaman artık bu eleştiri düşüncesinden uzaklaşarak siz de koloni halkı için çıkış yolu aramaya başlıyor ve yönetimsel sorunlardan kopuyorsunuz.

“İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.” diyen yazarımız aynı zamanda sorumluluk alarak elde edilen güç içinse ‘’ … insanlar, gerçek gücü elinde tuttuğu her an biraz daha zehirlenir.’’ demeyi ihmal etmemiş.

Peki ya karakterimiz sorumluğu üzerine alarak çıktığı bu yolda elde ettiği güç karşısında kendine hakim olmayı başarabilmiş miydi? Kitabı okurken karakterin kişiliğinde oluşan değişimleri gözlemleme fırsatı bulabiliyorsunuz. Ayrıca bu değişimler her zaman hayal ettiğiniz şekilde de olmuyor. Bu kısmıyla kahramanımızın sarsılmaz bir kişilikle donatılmamış olması ayrıca kurguya daha gerçekçi bir hava katmayı başarmış. Karakter olaylar karşısında sıradan bir insan gibi dağılıp, parçalanabiliyor; sinirine ve kibrine yenik düşerek hatalar yapabiliyor. Nihayetinde doğru yolu bulacak olmasına rağmen yaptığı hataların bedelini fazlasıyla ödediği de kesin.

Özet olarak toparlamak gerekirse: Distopya türünde birçok yarım bırakılmışlığı tamamladığını gözlemlediğim bu bilim kurgu romanı sizi kitabın ana karakteri gibi düşünmeye zorluyor. Okurken kahramanımızın görmeyi başaramadığı birçok detayı sizde sonradan öğreniyor, aynı hataları yapıyor ve çoğu zaman aynı duyguları paylaşıyorsunuz.

Bir isyanın tamamen denge oyunlarıyla yürütüldüğü ve tek silahın zeka olduğu bu romanın güzel kurgusuna kapılan tüm okuyucularına keyifli zamanlar geçirmesini diliyoruz…

 

 

Daha İlgili Makaleler Yükle
Daha Yükle Haber Servisi
Daha Fazla Yükle İnceleme

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Okumanda fayda var!

Hayalet Kumpanya 21 Aralık’ta

Hayalet Kumpanya 21 Aralık’ta… Kumpanya Kumbaracı50’de sunulacak. Yönetmen Gülhan Ka…